Kübra Enise Uçkan resimleri

İz bırakan “naif” hikâyelerde: Rousseau, Lewis ve Kübra Enise Uçkan

Naif ressamların eserlerinde samimi bir coşkuyu, doğal ve içten olanın algıları ortadan kaldırışını gözlemleriz. Kendi hikayeleri de varlıklarının birer yansıması gibidir.

Eserlerinde samimi bir coşkuya sahip olan Henri Rousseau ve Maud Lewis’in eserlerinde samimi bir coşku hâkim. Algı sınırlarını ortadan kaldıran bu resimler, dünyanın her yerine yayıldı. Doğal ve içten olanı insanlar sahiplendi.

Naif kelimesi Fransızca kökenli olup naif sanat, kendi kendisini yetiştirmiş, doğal bir plastik sanat yeteneğine sahip sanatçılar tarafından yaratılan resim sanatı olarak tanımlanır. Tarihe dönüp baktığımızda naif sanatın temsilcilerinden biri olarak Henri Rousseau adı karşımıza çıkar. Henri Rousseau, 21 Mayıs 1844’de Laval’da dünyaya geldi. 1871 yılında Paris’te gümrük memuru olarak çalışmaya başladı. Kırklı yaşlarında resim yapmaya yoğunlaştı. Devam etmesi için ise onu ressam Clément teşvik etti. Uzun bir dönem sanatı akademi ortamında alay konusu olsa da o resim yapmaya devam etti.

Henri Rousseau

Picasso ile Rousseau’nun karşılaşması

Rousseau, Picasso’nun etkilendiği ressamlardan biridir. Naif ressam Rousseau ile akademik eğitimi olan Picasso’nun karşılaşması oldukça ilginçtir. Picasso, Rousseau resimlerinin üzeri boyanıp tuval olarak kullanmak üzere satıldığını gördü. Resimler dikkatini çekti ve onunla tanışmaya gitti. Aralarında güçlü bir dostluk başladı.Öyle ki Rousseau Picasso‘ya : “Sen Mısır tarzında, ben modern sanat tarzında eserler veren biz ikimiz, bu çağın en büyük ressamlarıyız” dedi.

Pablo Picasso

Rousseau’nun 1897 yılında yaptığı “Uyuyan Çingene” adlı eseri önce Bağımsızlar Salonu’nda sergilendi. Daha sonra ressam eserini doğduğu kentin belediye başkanına satmaya çalıştı. Bu nedenle belediye başkanına bir mektup yazdı ancak mektuba bir cevap gelmedi.

Sonrasında “Uyuyan Çingene”  Parisli kömür tacirlerinden birinin özel koleksiyonuna dahil oldu ve 1924 yılına kadar burada kaldı. 1924 yılında resim eleştirmeni Louis Vauxelles’un dikkatini çeken eser aynı yıl sanat koleksiyoncusu Daniel-Henry Kahnweiler tarafından satın alındı. Daha sonra da sanat tarihçisi Alfred H. Barr Jr. tarafından New York Çağdaş Sanat Müzesi için satın alındı.

Uyuyan Çingene / Henri Rousseau

Maud Lewis ve sıra dışı yaşamı

Henri Rousseau döneminde ve sonrasında naif resim yaparak dünyaya iz bırakan pek çok sanatçı oldu. Kimileri görünür olabildi, kimileri ise bulundukları çevrenindışına dahi çıkamadı. Zamanda biraz ilerlediğimizde son dönem filmiyle de ön plana çıkan naif ressam Maud Lewis’in sıra dışı yaşamı dikkat çeker.

20. yüzyıl Kanadalı halk sanatçısı olarak bilinen Maud Lewis, 7 Mart 1903 yılında Güney Ohio, Nova Scotia, Kanada’da dünyaya geldi. İçgüdüleriyle resimler yapan sanatçı, ülkesi tarafından çok sevildi. Lewis, John ve Agnes Dovvley’in tek kızıydı. Hayatını romatoid artrit hastalığı belirledi.Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmesiyle Maud’un sorumluluğunu ağabeyi Charles üstlendi ancak halası ile yaşadı. Ailesiyle ilişkilerinde mutlu değildi. Bunun da etkisiyle hastalığını kendisine engel olarak görmek yerine Balıkçı Everett Lewis’in evinde temizlikçi olarak çalışmaya başladı. 1938’de, Maud 34 yaşında Everett Lewis’le evlendi. Yaşadıkları küçük evde resimler yapmaya başladı. Yaptığı kartpostalları 25 cent karşılığında sattı. Küçük kartlardaki resimler çok ilgi gördü. 1945-1950 yılları arasında insanlar Maud’un yaşadığı eve geldiler. Resimlerine gösterilen ilgi ve evinin önünde oluşan kuyruk Maud ve Everett’in yaşamını dönüştürdü. Maud sürekli resim yaparken artık Everett evi temizlemeye başladı.

Yaşadığı son üç-dört yılda yaptığı işleri, ancak 7-10 dolar karşılığında satabildi. 1964’te Kanada’da yayımlanan Star Weekly dergisinde çıkan bir makale sayesinde ulusal düzeyde bir üne kavuştu.

21. yüzyılın başlarında MaudLewis’in eserleri açık arttırmada yüksek fiyatlara alıcı buldu. En yüksek açık arttırma ücreti ise 22,200.00 dolar ile A Family Outing resmi oldu.

Varlığını hayata sunan bir isim: Kübra Ense Uçkan

Henri Rousseau ve Maud Lewis…Her iki ressama baktığımızda da dünyayı onların çocuk gözleriyle sevgi dolu görmek bir ayrıcalık. Her iki sanatçının resimlerinde samimi bir coşku hâkim. Algı sınırlarını ortadan kaldıran bu resimler, dünyanın her yerine yayıldı. Doğal ve içten olanı insanlar sahiplendi.

Hayatı ruhlarıyla sahiplenen bu ressamlardan sonra İstanbul’da da tıpkı onlar gibi varlığını hayata sunan bir isim var. Bu isim Kübra Enise Uçkan.

Kübra Enise Uçkan

1982 İstanbul doğumlu olan sanatçı, 2000 yılında Eyüp lisesinden mezun oldu.  Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsü Moda Tasarım Okulu’nu bitirdi. 2010 yılında naif ressam Mehmet Arpacık’ın atölyesinde eğitime başladı. İçine doğduğu ailenin ahlaki değerlerini zorlayarak sınırlarını aştı. Hocası Mehmet Arpacık’ı can kulağıyla dinledi, gözlemledi, resimlerini duyumsadı. Hayallerine sıkı sıkı sarıldı ve çok çalıştı. 2010 yılında resme dair hiçbir bilgisi olmayan Kübra, kısa süre içinde renkleri, tonları kendi algısıyla özümsedi. Mehmet Arpacık onu “Çizmek için, boyamak için gündüzüne geceyi de ekleyen bir insan; elinde imkân olsa da yemek yemese, uyku uyumasa hep resim çalışsa… Resim yaparken nakış işlercesine, en küçük ayrıntıya titizlikle dikkat eden Kübra, kendine özgü yorumlarını ve renk anlayışını ince bir disiplin anlayışı içerisinde tuvale aktarma başarısını gösteren bir yetenek. Uçkan’ın bir gece sabaha kadar hiç uyumadan yorumladığı küçük boyutlu Haydarpaşa resmini görünce anlatmaya çalıştığım sabır, sevgi, azim, estetik işte budur demiştim… Sen yalnızca resim çalışmalısın. Senin başka bir işte olman resim sanatı adına büyük bir kayıp olur. Kübra bu sözümü dinledi ve her gün tuvalinin önüne oturup çalıştı. ” ifadeleriyle  anlatır.

Şairlerin şiirleri, aşıkların kapleri…

Kübra’nın resimlerinin konusu İstanbul’dur. Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan İstanbul’un büyülü mekânlarını incelikle işler. İstanbul’a gökkuşağı renklerini yakıştırır ve paletine bu renkleri sıkar. İstanbul’un baş döndürücü güzelliğini, gizemli ruhunu, boğazın şiirsel akışını tıpkı uğultulu rüyalar gibi çizer. Eserlerinde şairlerin şiirlerini, aşıkların kalplerini, çocukların seslerini, martıların özgürlüğünü görebiliriz.

Kırmızı Mektep, Tuval üzeri akrilik,40x50cm,2011 / Kübra Enise Uçkan

“Sis” şairine ithaf edilmiştir.

“Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniye’nde güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin İstanbul…”

Vedat Türkali

İstanbul üniversitesi / Kübra Enise Uçkan
İstanbul üniversitesi,Tuval üzeri yağlıboya,70x100cm,2012 / Kübra Enise Uçkan

Bahar Sarhoşluğu

”Yuvası saçakta kalan kırlangıç,
Yavrusu dallara emanet serçe,
Derken camiler üstünde güvercin
Minareler katından geçiyorum
Gökyüzü mahallesi İstanbul’un
Süt beyaz bir martıyım açıklarda
Gemilere ben yol gösteriyorum,
Buğday ve ilaç yüklü gemilere
Bir kanat vuruşta bulutlardayım;
Bir süzülüşte vatanım dalgalar!”

Cahit Sıtkı Tarancı

Narmalı Han / Kübra Enise Uçkan
Narmalı Han, Tuval üzeri akrilik,49x77cm,2012 / Kübra Enise Uçkan

İstanbul Şiirinden

”İstanbul’un üstüne güneş doğdu,
Çıktı silkinerek gecenin içinden,
Kız gibi minareleriyle Süleymaniye,
Sultanahmet, Sultan selim, Fatih camileri.
Türbeler, çeşmeler, sebiller
Aldılar aydınlıkta yerlerini.
Şakımaya başladı bülbül gibi
Bağdat köşkünün çinileri;
Hepsi de alın teri,
Hepsi de el emeği.
Bir yaprak düştü döne döne şadırvana;
Bir kumru su içti şadırvandan.
Üsküdar’ın fakir evleri göründü uzaktan
En arkada Çamlıca tepeleri.”

Oktay Rıfat Horozcu

San Antuan Kilisesi - Kübra Enise Uçkan
San Antuan Kilisesi, Tuval üzeri akrilik, 2012, 50x70cm / Kübra Enise Uçkan

Maria Missakian

Yüksek kaldırımda bir akşam
Maria Missakian’ı düşündüm
Eğer kendimi bıraksam
Yağmur olabilirdim yağardım
Kasım’da bir çınar olurdum
Yaprak yaprak dökülürdüm
Kalbimi sıkı tutmasam
Döküp saçıp boşaltsam
İçimde yükselen şiiri
Kaldırımlara döküp harcasam
Gözleri balıkçıl gözleri
Dudaklarında tutup rüzgârı
Maria Missakian adında biri
Gelse göğsüne kapansam

Atilla İlhan

Sirkeci Garı, Kübra Enise Uçkan
Sirkeci Garı, Tuval üzeri akrilik, 50x90cm,2011 / Kübra Enise Uçkan

Bir Gün Sabah Sabah

”Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu…
Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o? dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kim bilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki daha sisler kalkmamıştır Haliç’ten.
Fabrika düdükleri ötmededir.”

Turgut Uyar

Yedi kule surları, Tuval üzeri akrilik,50x82cm, 2011 / Kübra Enise Uçkan
Yedi kule surları, Tuval üzeri akrilik,50x82cm, 2011 / Kübra Enise Uçkan

Canım İstanbul

“…Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler…
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar…
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul…”

Necip Fazıl Kısakürek

Galata kulesi, Kübra Enise Uçkan
Galata kulesi, Tuval üzeri akrilik, 50x70cm,2012 / Kübra Enise Uçkan

İstanbul Destanı-1

“…İstanbul deyince aklıma kuleler gelir.
Ne zaman birinin resmini yapsam, öteki kıskanır.
Ama şu Kızkulesi`nin aklı olsa
Galata kulesine varır.
Bir sürü çocukları olur…”

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Taksim Meydanı / Kübra Enise Uçkan
Taksim Meydanı,Tuval üzeri akrilik,81x100cm,2012 / Kübra Enise Uçkan

Neydi O Bir Zamanlar

İstanbul ve sen / neydi o bir zamanlar
Sanki gençliğime doğru yaşlanıyordum
Çengelköy’de yaz unutulmaz erguvanlar
Hangi yanıma dönsem seni bulurdum
İçimdeki lambanın kırıldığı anlar
İstanbul ve sen / sırılsıklam yaşananlar
Yanardöner bir ayna yeniden ruhum
Çengelköy’de yaz unutulmaz erguvanlar
Gözlerinin sisinde sevdalı bir yolcuyum
Hayal meyal gemiler dumanlı ilkbahar
İstanbul ve sen / ikinizden kalanlar
Tekrar tekrar ısrarla yaşayıp durduğum
Çengelköy’de yaz unutulmaz erguvanlar
Rüya mıdır gerçek mi kendi kendime sorduğum
İstanbul ve sen / neydi o bir zamanlar

Attila İlhan

Karaköy iskelesi / Kübra Enise Uçkan
Karaköy iskelesi, Tuval üzeri yağlıboya, 40x50cm, 2013 / Kübra Enise Uçkan

İstanbul Destanı

”İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu’da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu’da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul’a
Gülcemalle gelir
İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir.”

Bedri Rahmi Eyüboğlu

İstanbul, Kübra Enise Uçkan
İstanbul, Tuval üzeri akrilik, 2020 / Kübra Enise Uçkan

Başka Bir Tepeden

‘Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü’yada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.”

Yahya Kemal Beyatlı

Kaynakçalar

1https://www.biyografi.info/kisi/henri-rousseau
2https://www.istanbulsanatevi.com/sanatcilar/soyadi-r/rousseau-henri/henri-rousseau-hayati-ve-eserleri/
3http://www.ressamlar.gen.tr/henri-rousseau-kimdir-hayati-biyografisi/
4https://sanatkaravani.com/naif-sanat/
5https://sanatkaravani.com/vahsi-doganin-ozlemi-henri-rousseau/
6https://akilfikir.net/maud-lewisin-inanilmaz-renkli-dunyasi/

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Habersiz kalmayın
Bütenimize abone olun

Kahveli Okur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et