İnsanların ve androidlerin bir arada yaşadığı bir dünyayı tasvir eden Humans, ‘İnsanın içindeki makine, makinenin içindeki insan!’ mottosuyla gri bölgelerde dolaşırken, varoluşun anlamını ve modern insanın gerçekliğini de sorguluyor
Not: Bu yazı, izleyici açısından dizinin akışına, heyecanına etki edecek türde değil, giriş niteliğinde genel bilgiler verilecek şekilde kaleme alınmıştır.
İngiliz – Amerikan ortak yapımı bilimkurgu dizi Humans (İnsanlar), insanlar ve robotların birlikte yaşadığı bir dünyada geçiyor. Sentetiğin (Synthetic) kısaltılmışı olarak synth ismi verilen yapay zekaya sahip insan görünümlü androidler, insanların yaşamını kolaylaştıran birer ürün olarak gündelik hayatta yerlerini alıyorlar. Onlar birer çamaşır kainesi, birer elektrik süpürgesi, birer alışveriş arabası, birer uyku öncesi masalı ve hatta birer şişme bebek! İnsanların, mutsuzluklarını, öfkelerini ve içlerindeki şiddeti, canları istediği zaman yansıtacakları objeler. Onlar için birer kişiliğe sahip olmayan synthler, kullanım süreleri dolduğunda, bozulduklarında hurdaya çıkartılacak makineler.
Anita ve gözleri!
Hikayemiz aile bağları koptu kopacak gibi yerinde sallanan ama yine de bir arada yaşamaya çalışan Hawkins ailesinin de hayatların kolaylaştırmak için evlerine bir synth almaları ile gelişiyor. Anita ismini verdikleri synth, bu dağınık ailenin içinde, insana özgü o dolaylı yollardan bakarak değil de, doğrudan bakarak birçok şeyi görebiliyor. Ancak, bir adım sonraki hareketinde yine robotluğu su götürmez bir hal alıyor. O gözlerin ardında birisi mi var, yoksa koca bir boşluk mu var bilemiyoruz!
Evin içinde gizemler ve soru işaretleri devam ederken hikayeyi değiştiren bir grup farklı synth oluyor. Bir şekilde yapay zekaya sahip, varoluşu sorgulayan, öğrenmeye çalışan, anlamaya çalışan bu az sayıdaki synth’in varlığı hikayenin ana hattını oluşturuyor. Bu yüzden buraya fazla girmeyeceğiz.
İnsan ve yansıttıkları
Dizinin temel meselesi, yapay zekaya sahip olan ve olmayan androidlerin kişilikleri ve öte tarafta modern yaşamın içerisinde insanların yaşamlarının gerçekliği arasındaki ilişkide saklı. İnsanın içindeki makine, makinenin içindeki insan! Dizinin içinde de geçen bu sözler filmin mottosu gibi. “We are People” sloganıyla yürüyüşler, eylemler düzenleyen ve hayatlarındaki amaçlarını geri kazanmaya çalışan insanlar gerçekte ne kadar insan. Öte yanda histen yoksun olsa da isim verdiğimiz, iyi ve kötü kendimizden bir şeyler yansıttığımız bir androide ne kadar makine diyebiliriz. Humans, genel olarak bu soruları soruyor ve sorduruyor.
İkinci sezon onayını aldı
Son olarak dizi akıcı mı, hikaye sarıyor mu, temposu nasıl derseniz, dizinin insanı alıp götürmediğini, ama ilgiyi bir şekilde yine de açık bıraktığını, sakin bir tempoda giderken, özellikle bölüm sonlarında meraklandırdığını söyleyebiliriz. Dizinin en başarılı noktalarından birisi de başta Anita ve Odi olmak üzere, androidleri canlandıran oyuncular. İlk sezonu Ağustos ayında sona eren Humans’ın yine 8 bölümden 2. Sezonu da onaylandı. Dizi, izleyiciden bir hak almayı fazlasıyla hak ediyor. İkinci sezon başlamadan synthlerle tanışmanızı tavsiye ederiz.