Caroline Criado Perez, “Görünmez Kadınlar” adlı kitabında “görüyoruz” bile denilmeyen kadınları anlatıyor. Çalışma hayatının daha ötesine uzanarak, sosyal hayatın tasarlanışında kadınların es geçilmesini ele alıyor.
Duygu Asena, “Kadının Adı Yok” adlı kitabı yazdığında 1987 yılıydı. Kadın Adı Yok demek, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, hangi zamanda doğmuş olursa olsun tüm kadınları kapsıyordu.
Nasıl bu kadar eminsiniz derseniz, 2021 yılında Caroline Criado Perez tarafından yazılmış olan, “Görünmez Kadınlar”ı örnek gösteririm. Hem adımız yok hem de görünmüyoruz. Üstelik aradan 30 yıl geçti.
Kadınlara değer veriyoruz diyen erkeklerin beyhude laflarını hızlıca geçiyorum. Çünkü henüz hala kimi gelişmiş, kimi gelişmekte, kimi gelişmemiş olsalar da pek çok kadın kendin ülkesince kendince yok sayılıyor. Biz cam tavanları kırmak istedikçe, birileri “Aman etek giymeyin, cam tavana bakan sizi görüyor” diyor.
Caroline Criado Perez ise, “Görünmez Kadınlar- Erkekler İçin Tasarlanmış Bir Dünyada Veri Yanlılığı İle Yaşamak” adlı kitabında “görüyoruz” bile denilmeyen kadınları anlatıyor. Yazdıklarının hepsi araştırmalarla kanıtlı ve ne yazık ki çok acı.
İş gücünden, ev ve bakım emeğinden bahsetmeyeceğim. Bunlar zaten hepimizin bildiği ve görmezden geldiği gerçekler. Hiç bilmediklerimiz, duymadıklarımızı yazmak isterim. Erkek egemen dünyada ne ilaçlar kadınlar için yapılmış ne akıllı telefonlar. Kadınları dışlamışlar demiyorum bakın, kadınları konuya hiç katmamışlar.
Neden kadınlar daha fazla üşüyor?
Mesela bir iş yerinde neden kadınlar üşürken, erkeklerin üşümediğini düşündüğünüz mü oldu?
Çünkü klimaların ayarları 70 kiloda bir erkek vücudunun ısısı tasarlanarak yapılmış. Yani sorun bizde değil, klimayı icat edenler de.
Teknoloji ilerliyor evet ama erkekler için. Akıllı telefonların boyutları bile bir erkeğin eline göre yapılmış. Yani sorun bizde değil, telefonların boyutunda.
Yanlış teşhis yanlış tedavi
Bunlar günlük yaşamda kadınları zorlayacak aksaklıklar fakat daha kötüsü de var. Sağlığımızla da oynanıyor. Misal, ilaçların çoğu erkekler baz alınarak üretilmiş. Bir erkekle bir kadının kalp krizi belirtileri aynı değil, ama bizim okuduğumuz tüm belirtiler erkek vücudunu anlatıyor. Bu ne demek? Hem yanlış teşhis hem yanlış tedavi.
Afette bile eşit değiliz!
Savaş ve afetler herkes için kötü. Fakat Perez’in yazdıklarını okuyunca kadınlar için bu felaketlerin daha acımasız olduğu görülüyor. Maureen Fordham bu durumu şöyle tanımlıyor, “Onları öldüren afetler değil. Onları öldüren cinsiyetleri ve cinsiyetlerinin kadınların yaşamlarını nasıl kısıtladığını görmeyen toplum.” Hindistan’da gece yarısı deprem olduğunda ölen kadın sayısının erkeklerden fazla olduğunu biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum. Bu kitap sayesinde öğrendim. Erkekler sıcak gecelerde dışarıda ya da çatıda uyudukları için depremden daha çabuk ve sağ olarak kurtulabiliyorlarmış. Kadınlar içinse dışarıda ya da çatıda uyumak imkansız. Sri Lanka’da yüzmek ve ağaca tırmanmak ekseriyetle erkeklere öğretildiği için burada sel olduğunda ölen kadın sayısı da erkek sayısından fazlaymış.
Sığınma kamplarında kadın ve erkeklerin tuvaletleri ayrı olmadığı için kadınlar kamplarda bile şiddete ve tecavüze uğramaktan kurtulamıyorlar. Bu kamplar ister Lübnan’da olsun ister İsveç’te fark etmiyormuş üstelik.
Böyle bir dünyada kadın olmak ceza gibi geliyor kulağa değil mi?
Dahası kadın olarak hayatta kalma mücadelesi veren ve yaşamın bir alanında kendini var etmek için uğraşan kadınlar da araştırmalara göre “hırslı” olarak tanımlanıyormuş. Benzer tanım erkekler için çok az yapılırken üstelik.
Kadının görünmez halini görmek, fark etmek ve şiddetle karşı çıkmak isteyen herkese bu kitabı tavsiye ederim.
Görmek istemeyen içinse sorun yok zaten görünmüyoruz : )
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.