Disney, Skeleton Crew ile yeni bir Star Wars dizisini daha izleyicilerle buluşturdu. Bu yazıda bu gün geçtikçe büyüyen arşive genel bir bakış atıyoruz. Nereden başlamalı, hangilerini izlemeli?
2012 yılında Star Wars markasını bünyesine katan Disney, Disney Plus platformunu hayata geçirdikten sonra birçok Star Wars dizisinin izleyici ile buluşmasını sağladı. Son olarak bu seriye Star Wars: Skeleton Crew eklendi. Bu kadar önemli bir markanın seri üretime geçer gibi tüketime sunulması da birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Yapılan işleri beğenenler kadar beğenmeyenler de var. Bu düşüncelerin ortasında bir yerde durmayı tercih ediyorum. Seyirci gözüyle en azından sürekli bu dünyaya dair izlenebilir içeriklere ulaşıyoruz ancak bazı dizilere dair Star Wars hayranlarının eleştirilerini de anlıyorum. Yine de bu eleştiriler içerisinde bazı kodların aslında muhafazakar kodlar olduğunu es geçmemek gerekiyor. Bir yapımı kötü senaryo sebebiyle eleştirmek başka, oradan bir ayrıntıyı yakalayıp yerden yere vurmak başka bir şey. “Evet abi” derken neye eşlik ettiğimizi de düşünmek gerekiyor. Bu yazıda o kadar derinlere inmeyeceğiz ama var olan çok sayıdaki Star Wars dizisine dair küçük bir rehber yapalım dedik. Hazır Skeleton Crew de aramıza katılmışken…
Clone Wars
Star Wars dizilerine başlamak için muhtemelen en iyi adres Clone Wars (Koln Savaşları) serisi. Tabii burada anime sevmek ve sevmemek sorunu ortaya çıkıyor. Üstelik serinin ilk sezonları sonrasına göre oldukça basit bir çizgiye sahip ve bu da birçok seyirciyi itebilir. Çok fazla sezon olması da önümüzde bir dağ gibi gözükebilir. Clone Wars’u es geçmek isterseniz, Star Wars tarihinde Klon Savaşları’nın nerede durduğunu inceleyerek es geçebilirsiniz. Evet, birçok hikayeyi atlamış olacaksanız ama herkesin de bu kadar zamanı yok. Bir de Anakin ve Ahsoka arasındaki usta-çırak hikayesi sonraki dizilerde ihtiyacınız olacak bir hikaye. En azından bir yerlerden okuyabilirsiniz.
The Mandalorian
Clone Wars’u es geçecekler için The Mandalorian doğru adres olabilir. Baby Yoda (Grogu) karakterini hayatımıza sokan dizi aslında sinemada çok sevdiğimiz arketiplere sırtını yaslıyor. The Mandalorian hem bir yolculuk hem de bir baba-oğul hikayesi. Zaman zaman temposu düşse de The Mandalorian, şu ana kadar bütün beklentileri karşılıyor. Pedro Pascal’in de başrolünde yer aldığı seri, nereye kadar gidecek bilemiyoruz ama Disney’in Star Wars dizileri içerisinde hem ilk live-action dizi olması hem de güçlü hikayesiyle merkezi bir yerde duracağı kesin. The Mandalorian, es geçmemeniz gereken iki diziden biri. Diğerine geleceğiz.
The Book of Boba Fett
The Mandalorian’ı takip eden iki dizi The Book of Boba-Fett ve Obi-Wan Kenobi oldu. Kelle avcısı Boba-Fett’in hikayesini anlatan The Book of Boba-Fett aslında The Mandalorian ile oldukça iç içe. Hatta hikayenin ilerleyişi açısından The Mandalorian’ın ikinci sezonundan önce Boba Fett’i izlemek gerekiyor. Aynı karakterler her iki dizide de yer alıyor. Ancak The Book of Boba-Fett zaman zaman Cüneyt Arkın izler hissi veren, oldukça yavaş ve yaşlı ruhlu bir dizi. Eğer belirli bölümler izleyecekseniz ikinci bölümü apayrı bir hikaye olarak izlemenizi öneririm. Tatooine gezegenindeki Tusken’lerin kültürüne dair antrpolojik bir belgesel gibi bir bölüm. 5-6-7 ise Mandalorian karakterimizin (Din Djarin) oyuna girdiği ve The Mandalorian 3. sezona geçiş sağlayan bölümler. Atlamamak gerek.
Obi-Wan Kenobi
Büyük eleştiriler alan ama bu eleştirileri pek de hak etmeyen bir dizi Obi-Wan Kenobi. Evet, yavaş bir dizi ama karaktere ve hikayeye baktığımızda biraz da öyle olması gerekiyor. Ağır bir iç hesaplaşma, vicdani çatışma dizisi Obi-Wan Kenobi ve finale giden yolda çok iyi bir sürprizli sahne de içeriyor. Aksiyon arayanlar uzak durabilir elbette ama Obi-Wan, kimilerini söylediği gibi kötü bir dizi değil. Sadece herkese göre değil, çünkü yavaş akıyor. Ben, o yavaşlığı sevdim ve dizi iyi hatırlayacağım bir yere yerleşti. Hız arayan izlemesin elbette ama eleştirilere bakıp da hemen atlamayın.
Andor
The Mandalorian’dan bahsederken es geçmemeniz gereken iki dizi var demiştim. İkincisi de Andor! Hatta birinci sıraya koyabiliriz. Çünkü Andor, hiç Star Wars dünyası ile alakası olmayanın da bağımsız olarak izleyebileceği bir dizi. Hepsi içerisinde en az fantastik olan daha çok direnişin yükselişinin arka planına odaklanan bir dizi. İzlerken “Büyüsü nedir?” diye sık sık sorduğunuz, sizi neyin yakaladığını anlamaya çalıştığınız bir dizi. Rogue One’ın yapımcılarının elinden çıkan ve Rogue One’ın öncesinde Cassian Andor’un hikayesine odaklanan dizi, benim izlediğim en iyi Star Wars dizisi ve ikinci sezonu merakla bekliyorum. İzlerseniz Nemik’in Manifestosu’ndaki sözlere dikkat edin. Baya edebi metin tadındadır ve bu kısacık metin hayatta birçok şey için geçerli bir yerdedir. Severiz.
Ahsoka
Anakin Skywalker’ın yani Darth Vader’ın öğrencisi Ahsoka! Klon Savaşları’nda ergenlik dönemini gördüğümüz Ahsoka’yı bu kez bir yetişkin olarak izliyoruz. Elbette zaman onu değiştirmiş, Kader çizgisi gibi gözüken yoldan sapmış ve münzevi bir çizgiye geçmiş bir Jedi, Ahsoka. Ahsoka’yı da ilk The Mandalorian’da görüyoruz ve bu yüzden Mandalorian yine çekirdek konumunu hatırlatıyor. Dizi izlenmeli mi kısmında kararsızım çünkü sanırım herkesi yakalayamıyor. Ben severek izledim ama kadın karakterlerin ağırlıklı olduğu, daha feminen bir çizgiye sahip bir dizi diyebilirim. Yine de bence izleyin. Çok sıkı yerleri de var ve muhtemelen önümüzdeki Star Wars yapımları için köprü niteliğinde bölümler var. Bence atlamamalı.
The Acolyte
Yerden yere vurulan Star Wars dizisidir. Öyle ki, imdb puanı an itibariyle 4.2’dir. Diziye başladığımda ilk bölümleri sevmiştim ve orada gelen eleştirilere baktığımızda tam da yukarıda bahsettiğim muhafazakarlığın hakim olduğunu düşünmüştüm ama senaryo klişelere yaslandıkça ben de diziden umudumu kestim. Yine de bitirdim ama beni rahatsız eden fanları rahatsız eden tutarsızlıklardan çok klişelerin yaygınlığı oldu. Yine de 4.2 de değildir. 6’dır hak ettiği puan bana göre. Yakalandığı yaylım ateşinden sonra devamı gelir mi bilmiyorum. Farklı bir pencere açma denemesidir esasında ama o pencereden epey rüzgar girdi içeri =) Bakalım 2. sezon gelecek mi? İzlemeyin diyemem ama tercih listenizde son sıraya koyabilirsiniz şimdilik.
Skeleton Crew
Yeni dizimiz ilk iki bölümüyle seyirciyle buluştu. Henüz çok erken ama Star Wars evreninde bir Stranger Things denemesi diyebiliriz Skeleton Crew için. Hem çocukların ön planda olması hem Jude Law gibi eski oyuncularla bir nostalji denemesi taşıması sebebiyle benzerlik dikkat çekici. İlk iki bölümde iki çocuk karakter Wim ve Fern biraz sinir bozucu tipler gibi gözükse de biraz zaman vermek lazım. Esas hikaye 3. bölümle başlayacak gibi duruyor. Stranger Things kadar büyüyebilecek bir yapım gibi gözükmüyor ama çocukları başrole taşımasıyla belki bir boşluk kapatıyor. Bakalım, biraz bölümler ilerlesin anlarız nasılmış. Şimdilik hoş geldi diyebiliriz =)
The Bad Batch
Animelere dönelim. Bence gizli güzelliktir The Bad Batch. Basit çizgilere sahip, basit bir hikaye gibi gözüken, arızalı klonlardan oluşan bir takımın hikayesi. Klon Savaşları’nın devamı gibidir biraz. Omega karakteri merkezindedir ki belki ilerleyen yapımlarda kendisini yeniden görebiliriz. Yer yer soğuk, yalnız hissettirir, yer yer çocuk gibi mutlu hissettirir ama belki de hepsi içerisinde en naif, en zamansız havaya sahip iş gibidir. Kimseye önermiyorum, zira bu naiflik zamanın insanına “meh” dedirtecektir ama birkaç bölüm izleyip denemek isteyen kendisini 90’larda bir çocuk gibi hissedebilir. Bende böyle bir etkisi oldu ama herkeste olur mu bilemiyorum. Yine de evet The Bad Batch gizli güzelliktir!
Diğer animeler
Diğer anime serilerin çoğunu izlemedim, bu yüzden değerlendirme adına es geçeceğim ama biraz bilgi verebilirim. Sırasıyla Rebels, Resistance, Visions ve Tales of the Jedi var. İçlerinde en çok tutanı Rebels; ki birçok önemli karakteri de içeriyor. Resistance, muhtemelen unutulacak bir yapım gibi duruyor. Visions, her bölümü farklı bir kısa film şeklinde olan bir dizi. Beklentisiz izlenebilir. Ben de birkaç bölümüne bakmıştım. Tales of the Jedi’yı izledim. Kaliteli bir iş ama oldukça kısa. Ahsoka ve Kont Doku’nun hikayesinin geçmişlerine bakıyor. Devamında Tales of The Empire geldi ama onu izlemedim. İlk fırsatta bakmalı. Bunlarla birlikte Lego Star Wars serileri var ama hiçbirini izlemedim. Es geçeceğim.
Son sözler
Toparlarsak; The Mandalorian ve Andor mutlaka izlenmesi gereken yapımlar olarak öne çıkıyor. Boba Fett ve Ahsoka’nın The Mandalorian’la bağlantılı noktaları var, birlikte izlemek hikayeyi tamamlar. Andor ise baş tacımız. Klon Savaşları çok uzun ama izlemekte fayda var diyebiliriz. Rebels, Bad Batch ve Tales serileri animelerd eöne çıkan diğer seriler. Disney, öyle ya da böyle Star Wars hayranları için sık sık içerik yayınlıyor. Ben, takip etmeyi seviyorum. Arada vasat örnekler olsa da uzun ve bitmeyecek bir hikayeyi takip etmek eğlenceli. Başka bir hayata dahil olmak gibi. Şimdi oraya Skeleton Crew eklendi. Bu yazıda ilk adımı atmak isteyenlere ya da izlemedikleri üzerine karar vermek isteyenlere bir çerçeve çizmeye çalıştım. Baştan sona okuduysanız, not aldıysanız ne mutlu 😉
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.