Kahveli Okur olarak, yeraltına inen, gölgede ya da sözsüz kalan sanatçılara ses vermek, ayna olmak istiyoruz. Sizin de sanata dair bir sözünüz, bir hikayeniz varsa bize ulaşın!
Türkiye’de sanat gün geçtikçe tuhaf bir noktaya doğru gidiyor. Soluk aldırmayan ülke gündemi, ortalama ülke insanının geçirdiği negatif dönüşüm, geçim derdi, sosyal medyanın herşeyi kendi çizgilerine çekmesi vs. sonucunda sanat icra etmek için yüzeyde yer kalmadı. Bugün, var olan yerleri her ortamda yaşayabilen fenomenler almaya başladı. Kitap yazıyorlar, film çekiyorlar, canları ne isterse onları yapıyorlar. Yapsınlar, onların varlıkları sorun değil. Diğerlerinin yokluğu sorun! Neredesiniz?
İyi olan yolunu buluyor mu?
Şuna inanabiliriz: İyi olan yolunu bulur! İnanalım da evet, güzel bir söz, doğru bir söz, güzel örnekleri olan bir söz. İtirazımız yok. Birçok yetenekli sanatçı, eserleriyle engelleri aşarak dünyamıza giriyor. Yine de değişik bir zaman içinde olduğumuzu hatırlatalım. Herkesin engel aşma becerileri üst düzey değil. Sosyal medya çağında her şey hem daha kolay erişilebilir hem de daha kolay kaybolabilir durumda. Bir gün konuşulanın ikinci güne değeri kalmıyor. Ekran sağa kaydırıldığında hemen bir başka fotoğraf geliyor. İlk elde kendini göstermek çok kolay gibi gözükse de ikinci adımda sanat icra eden kişi, kendini daha acımasız bir rekabet içinde buluyor. Öte yandan sokağa çıkıp eve döndüğümüzde cebimizdeki paraları saydığımız, geçim derdinden her türlü koşulu kabul edip, psikolojimizin bozulmasına izin vermek zorunda kaldığımız, yorulduğumuz, vazgeçtiğimiz, vazgeçmek zorunda kaldığımız bir zaman!
Bir eserin değeri, bir doğumun sancısı
Bir de kime ne anlattığımız sorunsalı var! Bir eserinin değerini neyin belirlediği sorunsalı var? Demokrasideki çoğunluk-azınlık ikilemini düşünelim. Azınlığın oyunun hiçleşmesini! Sanat için de benzer bir ikilem geçerli. Bir kitap yazdınız diyelim. Gönderdiğiniz eser “satar mı?” diye okuyan bir editörün filtresinden geçiyor! Bugünkü kağıt fiyatlarıyla yayınevleri artık daha da az risk alıyor. Okuyan yüz kişiden en az ellisinin beğenebileceği kitaplara yönelmeye çalışıyorlar. Oysa bir kişinin bile beğenmesi o kitabın bir yere dokunabildiği anlamına gelir. Ya da görsel sanatlardaki daha da acımasız dünyaya bakalım. Galeride sergileme, beğendirme, anlatabilme çabasına! Bebeğinizin sürekli içeri itildiği bir doğumun sancısı gibi! Kısa film bir öğrenci aktivitesine, uzun metrajlı film ise AVM hizmetine dönüşmüş. Örnekleri çoğaltabiliriz ama ne demek istediğimizi anlamışsınızdır…
Burada bir bahçeniz olsun
Kahveli Okur olarak bir adım atalım istedik. Yeraltına inen sanata, sanatçıya söz verelim, hikayelerini dinleyip işlerini, eserlerini tanıtalım. Hangimizin “Çok yetenekli ama…” dediği bir arkadaşı yok ki! Kimi vazgeçmiş, kimi yenilmiş, kimi geçim derdinde kaybolmuş, kimi hala üretime devam ediyor ama biraz gölgelere inmiş… Sanatınıza dair bir sözünüz, hikayeniz varsa bizim kapımız açık. Zamansız, kalıpsız bir yol izleyelim. Eskisine, yenisine, tutmuşuna, tutmamışına bakmayalım. Kahveli Okur olarak bağımsızlığımızı, gölgede kalan ya da görünür olsa da sözsüz kalan güzel işlere, seslere aracı olmak için kullanmak istiyoruz. Sanatla uğraşanlara bir ayna tutarak motivasyon sağlamayı umuyoruz. Ülke gündemi çok kötü olabilir ama sanat, hayattan bağımsız olmadığı gibi bazıları için de hayatidir. Kimisine psikolojik terapidir, kimisine ekmektir, sudur. Sanat herkesindir. Her sanat eserinin yaşam hakkı olmalıdır. Bu yüzden karnınıza geri itilen çocukların doğumuna yardımcı olmak istiyoruz. En azından burada bir bahçeleri, bir bahçeniz olsun…
Bize hikayenizi anlatın
Sayfamızda hikayenizi anlatmak, işlerinizi, eserlerinizi anlatmak isterseniz, burayı tıklayarak bize ulaşabilirsiniz. Ne kadar istek geleceğinizi bilemiyoruz. Elbette herkese geri dönemeyebiliriz. Yine de bize yazın. Kısaca kendinizi ve sanata dair hikayenizi anlatın. Biz de size olabildiğimizce bir bahçe, bir ayna olalım.